Günleri haylazlıkla geçen Henry’nin yaşamı, yaşadığı şehrin yakılıp yıkılmasıyla değişir.
Bu oyun oynadığım en gerçekçi ve en zor oyun olabilir. Hile açtım, yine başaramadım. Çok zor.
Kingdom Come Deliverance gerçekçiliği temel alan bir Orta Çağ RPG’si. Herhangi birinden farkı olmayan bir köylüyü yönetiyorsunuz. Ne kılıç kullanmayı bilen, ne herhangi bir yeteneği olan Henry’i. Hikayede ilerledikçe bir hiç olan karakterinizin gelişimine şahit oluyorsunuz.
Hikaye
Kingdom Come Deliverance, sizleri 1403 yılında Bohemya Krallığı’na götürüyor. Ana karakterimiz Henry, hayatını köyünde haylazlık yaparak geçirmektedir. Demirci babasının işlerine istemeye istemeye olsa da yardım ettiği günün birinde yaşadıkları yer, Sigismund ve ordusu tarafından saldırıya uğrar. Şehirdeki köylüler ve Henry kaleye sığınmaya çalışır ancak Henry babasının annesini kurtarmak için savaştığını fark eder. Henry onlara yardıma gitmeye çalışır ancak yetişemeden ailesi öldürülür. Kaleye geri dönmeye çalışırken kalenin kapıları kapanır. Kapıdaki askerler Henry’e Talmberg şehrine gidip onları uyarmasını söyler. Bunun üzerine Henry bir at çalar ve yola koyulur. Yolda Sigismund’un askerleri onu bulur ve Henry, Talmberg’e varana kadar onu kovalarlar. Talmberg’in lordu sizi dinler ve önlem olarak Henry’nin kaleden çıkmasını yasaklar. Ancak Henry, köyüne geri dönüp annesi ve babası için mezar kazmak ister.
Henry’nin bir şekilde kaleden çıkması gerekmektedir. Bunu isterseniz, korumayı ikna ederek sizin kaçmanıza izin vermesini sağlayarak yapabilirsiniz. İsterseniz bir açık bulup kaleden kaçabilirsiniz. Oyun, size görevleri yaparken büyük bir çeşitlilik sunuyor. Ve sıradan bir köylüyü yönettiğiniz için bu çeşitlilikleri yapmak zorunda kalıyorsunuz. Oyunun başında Henry kılıç kullanmayı bile bilmeyen biriyken, isterseniz siz kendisini bir savaşçıya dönüştürebiliyorsunuz. Ya da ikna yeteneğinize güvenip çoğu şeyi savaşmadan yapmaya çalışabilirsiniz. Tamamen size kalmış.
Oynanış
Ben genel olarak işimi konuşarak çözmeye çalıştım. Çünkü oyunun dövüş sistemi gerçekten çok zor. Mount & Blade‘e benzer bir saldırı ve savunma sistemi var. Saldırınızı veya savunmanızı yaparken, hamlenize bir yön veriyorsunuz. Örneğin rakibiniz kalkanını solda tutuyorsa, sizin sağ tarafına saldırmanız gerek. Ancak bunu hızlı yapmalısınız, yoksa rakibiniz kolayca kalkanını sağa çevirebilir. Hellblade 2 incelememizde de bahsetmiştik. Oyunlar çoğu zaman bizim için bir güç fantezisidir. Karşılaştığımız rakipler, çoğu zaman yönettiğimiz karakterden çok daha güçsüzdür. Ancak burada durum böyle değil. Karşılaştığınız çoğu kişi sizden bariz bir şekilde daha güçlü. Bu yüzden en ufak hatanızda ölüyorsunuz. Tün rakiplerinize tek atmanızı sağlayan bir hile ile oyunu oynamayı denedim. Ancak bu hile bile oyunu kolay hale getirmedi. Çünkü rakibe saldırı bile zar zor yapıyorum. Kılıcımı çekiyorum, tam saldıracağım hemen o yönü koruyorlar. Kılıcı çekiyorum sağ tarafa saldırmak için tam saldıracakken sola çekiyorum kılıcı, rakibim sağ tarafına saldıracağımı düşünsün diye. En ufak zamanlama hatasında hemen kendini korumaya alıyor.
Oyunun geliştiricisi Warhorse Studios öğrenmesi kolay ancak ustalaşması zor bir dövüş sistemi yapmak istemiş. Ancak sadece ustalaşmasının zor olmasında başarılı olmuşlar. Oyunun videolarını izlediyseniz dövüşün kötü ve sıkıcı olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Gerçekten de izleyince çok sıkıcı duruyor ama oynarken hayatta kalma mücadelesi verdiğiniz için çok daha sürükleyici oluyor. Ancak yine de, dövüşler uzayınca sıkılmaya başlıyorsunuz. Hele birden fazla rakiple savaşıyorsanız, rakiplerinizi alt etmek dakikalar sürüyor, hile olsa bile. Ben bu yüzden olabildiğince savaştan kaçınmaya çalıştım.
Örneğin bir görevde bir kaleye sızmamız gerekiyordu. Oyun benden nöbetçileri etkisiz hale getirip kapıdan geçmemi istedi. Ancak benim bunu yapabilecek bir gücüm yoktu. Nöbet tutan askerlerden biri gafil avladım ve onun giysilerini aldım. Sonrasında yürüyerek nöbet tutan diğer askerlerin yanına gittim. Askerler, yeni birini gördükleri için şaşkındılar ve bana sorular sormaya başladılar. Ben de “Sence nöbet için gönderilmesem ne diye buraya geleyim gecenin bu saatinde?” gibi cümlelerle nöbet için onların yerine gönderildiğimi söyledim. Askerler de ikna olup nöbet yerlerini bırakıp dinlenmeye gittiler. Ben de rahatça ilerledim.
Oyunda genel olarak 4 çözüm yolu var:
- Konuşarak ikna edebilirsiniz. Bunun için karakterinizi bu yönde geliştirmeniz gerek.
- Karizmanızla kandırabilirsiniz. Bunun için soylu kıyafetleri gibi süslü püslü giyinmeniz gerek.
- Gücünüzle korkutabilirsiniz. Karakteriniz bir savaşçıysa, çoğu kişi sizden korkup istediklerinizi yerine getirecektir.
- Doğrudan savaşabilirsiniz. Kolayca da ölebilirsiniz.
Ancak oyun, görevler içinde size pek çok alternatif yol da sunuyor. Yine başka bir görevde Hans Capon adındaki bir soylu, benden bir depoya girip bir şey almamı istedi. Depo kendi ailesine aitti, istese rahatlıkla gidip alabilir ancak bir köylüye emir vermek varken kendisi gidip almaz. Depoya gittim ancak her yer kilitliydi. Eğer kendinizi, maymuncuk kullanmakta geliştirdiyseniz kapıları açabilirsiniz. Eğer geliştiremediyseniz başka bir yol bulmanız gerek. Ben geliştirmemiştim bu yüzden başka bir yola ihtiyacım vardı. Geri döndüp ve Hans Capon’un anahtarını çaldım. Sonrasında depoya gittim ve anahtarla kapıları açtım. İçerideki eşyayı aldım ve geri döndüm. Hans Capon, benim depoya nasıl girdiğimi sordu. Ben de anahtarını yürüttüğümü söyledim. Hans Capon bu yaklaşımımı sevdi ve anahtarın bende kalmasını söyledi. Zaten kendisi istediği zaman girebiliyordu, malum herkes onun emrinde.
Dövüş Sistemine Biraz Daha Detaylı Giriş
Her hamleniz takatinizden(stamina) biraz götürüyor. Bu yüzden hamlelerinizi hızlı hızlı yapmanız genelde zararınıza olacaktır. Hasar yemek de, savunma yapmak da takatinizden harcıyor. İsterseniz kalkanınızı çekip sabaha kadar bekleyebilirsiniz, takatiniz bitmediği sürece. Bu yüzden mükemmel savunma yapmanız gerekiyor. Mükemmel savunma yaptığınızda, takatinizde hiç harcama yapılmıyor ve rakibinize saldırmak için önemli bir fırsatınız oluyor.
Atmosfer
Oyunun güzel, gerçekçi bir görselliği var. Oyun zaten Crysis oyunlarından tanıdığımız CryEngine oyun motoruyla geliştiriliyor. Oyun 6 yaşında olmasına rağmen, bugün çıksa bile gideri olacak grafiklere sahip. Müzikler de bulunduğunuz çağı size yansıtmada gayet başarılı.
Sinematikler
Nedendir bilmiyorum ama oyunun sinematikleri aşırı hoşuma gitti. Neredeyse her sahnenin ekran görüntüsünü aldım. Oyunu bitirdiğimde Steam’de 300’den fazla ekran görüntüm vardı. Aslında sinematiklerde öyle uçuk kaçık şeyler de olmuyor ama gerek kamera açıları, gerek sinematografi çok hoş duruyor. Sanki bir film izliyormuşsunuz gibi hissettiriyor. Normalde oyunlarda birden fazla olay örgüsünü aynı anda görmeyiz. Hep karakterimizin başından geçenleri görürüz, ancak ara sahnelerde yer yer düşmanlarımızın kendi başlarına ne yaptıklarını falan da görüyoruz. Bu çoğu oyunda görmediğimiz bir şey ve gayet hoşuma gitti.
Karakterler
Oyundaki karakterler ve karakterlerim gelişimini çok sevdim. Herhangi bir oyunda daha iyi bir karakter gelişimi gördüğümü hatırlamıyorum. Küçük bir tatkaçıran.
Ben normalde oynadığım oyunlarda, izlediğim dizi-filmlerde yan karakterlerin isimlerini hatırlamam. Ancak bu oyunda Hans Capon, Sir Divish, Sir Radzig, Yüzbaşı Bernand gibi pek çok akılda kalıcı karakter var.
Yönetmenin Etkisi
Kingdom Come: Deliverance’ın yönetmeni olan Daniel Vávra aynı zamanda Mafia 1 ve 2’nin de yönetmeni. Bu konu hakkında konuşmak istiyorum. Uyarımı yapayım, tatkaçırana gireceğim. Kingdom Come Deliverance’ı oynamayı düşünüyorsanız okumanızı önermem.
Kingdom Come: Deliverance Oynanır mı?
RPG oyunlarını seviyorsanız kesinlikle göz atmanızı öneririm. Oyunun gerçekçiliği başta canınızı sıkabilir ama yine de şans vermenizi öneririm. Ben oyunu ilk olarak 4-5 yıl önce 6 mbit internetimle GeForce Now’un ücretsiz sürümü ile oynamıştım. Epic Games, Kingdom Come: Deliverance’ı ücretsiz vermişti, ben de oyunu oynamak istiyordum ama o dönemki bilgisayarım oyunu kaldırmıyordu. O yüzden GeForce Now ile oyunu oynamayı denedim. 6 mbit olan ve hiç kararlı olmayan bir internetle oyunu 10 saat oynadım. Çoğu zaman oyun deneyimim YouTube’tan 5 fps 144p video izler gibiydi. Oyunun başındaki at sahnesini bile birkaç saatte anca geçmiştim. Çünkü her yer piksel piksel olunca, dağ bayırda önümü göremiyordum. Rattay’a varıp dövüş eğitimi almaya başlayınca oyunu bırakmak zorunda kaldım. İnternetim yavaştı, üzerine çok da gecikme vardı. Size hata şansı vermeyen bir oyunu, laglı bir şekilde oynamak imkansızdı. Orada oyunu bırakmak zorunda kaldım. Gel zaman git zaman, geçenlerde oyun aklıma geldi ve başladım. Şimdiyse bu satırları yazıyorum. Ben oyunu 35 saatte bitirdim. Fazla yan görevlere bulaşmadım, mümkün oldukça da hızlı seyahat yaptım. Yan görevler ve DLC’ler ile birlikte rahat 50-60 saat oynayabilirsiniz.
Bu incelemeyi video formatında izleyebilirsiniz.