Geliştirmesi en uzun zaman alan Call of Duty oyunu olarak tanıtılan Call of Duty Black Ops 6 çıktı, ben de oynadım. Peki oyun olmuş mu? Hadi birlikte inceleyelim.
Hayatımda ilk kez Call of Duty oynadım ve şunu söylemeliyim ki, gayet iyiydi, teknik problemleri saymazsak. Ancak görmezden gelemeyeceğiniz kadar büyük problemler var. Ama önce güzel yanlarıyla başlayalım.
Bu incelemeyi video formatında izleyebilirsiniz.
Oynanış
Oyunda sadece öylesine hareket etmek bile keyif veriyor. Omni-movement adını verdikleri yeni hareket sistemi mükemmel olmuş. Normalde sadece ileriye doğru koşabilirken, bu sistem sayesinde artık ileri geri, sağa ve sola doğru koşabiliyor ve sıçrayabiliyoruz. Max Payne vari bir şekilde sıçrayıp karşınıza çıkan düşmanları vurmak gerçekten keyif veriyor.
Aynı şekilde silah kullanımı da çok iyi. Bir oyunda gördüğüm en iyi silah kullanımı bu oyunda olabilir. Animasyonlarıyla, geri tepmesiyle, sesleriyle gerçekten çok iyi yapılmış. Sırf bu yüzden oyunu tekrar oynamayı düşünüyorum. Normalde ben bir kez oynadığım oyunu tekrar oynamayı sevmem ama bunu tekrar oynamayı düşünüyorum. Tabii eğer birazdan bahsedeceğim o büyük problemi çözebilirsem.
Call of Duty Black Ops 6, sizi 1991 yılına götürüyor. Körfez Savaşı sırasında birini rehin alacakken Pantheon denen bir örgüt bize saldırıyor. Pantheon’dan bir şekilde kaçıyoruz, üstlerimize Pantheon tehditinden bahsediyoruz ama bizi umursamıyorlar. Biz de gidip kendimize karargah kuruyoruz, Pantheon’a karşı operasyon falan yapıyoruz. Oyun boyunca Pantheon’un ne olduğunu, amaçlarını çözmeye çalışıyoruz.
Oyun birkaç güzel, sinematik anlarla bezenmiş görevin ardından beni açık dünyaya saldı. “Aha” dedim, “sıçtık!“. Neyseki bu sadece bir bölüm sürdü, gerizekalıca tasarlanmış bir bölümün ardından oyun beni bir daha açık dünyaya salmadı.
Gerizekalıca tasarlanmış, çünkü doğru düzgün çalışmıyor bile. Oyun dedi ki, 3 tane ana görevimiz var. İstersen yan görevler de var, onları da yapabilirsin. Bu 3 görev dediği şey de, haritanın etrafına yayılmış 3 tane füze rampası var. Onları patlatmam gerekiyor. Biniyorsunuz bir araca, ekibinizle. Gidiyorsunuz açık dünyada, etrafa rastgele saçılmış düşmanlar size saldırıyor.
Oyun buralarda durup çatışmanızı istemiş, ancak gerek yok. Füze rampasına yaklaşıyorsunuz, bir yerden roket atar falan bulursanız daha da kolay oluyor. Uzaktan tak tak indiriyorsunuz. Oyunun net olarak en sıkıcı görevi buydu. Ancak oyun sizi bu saçmasapan yan içerikleri yapmanız için zorlamıyor. O yüzden hızlıca bu bölümü bitirip açık dünyadan kaçabiliyorsunuz.
Black Ops 6’ya başlarken bu kadar çeşitli bir oynanış göreceğimi beklemiyordum. Gerek ekipmanlarla, gerek görevlerle oldukça çeşitlilik sağlanmış. Ancak her çeşitlilik, güzel değildir. Oyun bizi aksiyonun içine attığı bir görev ile başlıyor. Çatışa çatışa ilerliyoruz, güzel.
Sonrasında Hitman gibi gizli gizli ilerlediğimiz, yakalanmamaya çalıştığımız düşük tempolu bir göreve atıyor. Neyse diyorsunuz, bir bölüm idare ediyorsunuz.
Sonra sizi ajanlık görevine atıyor. Görevin ilk yarısında sadece oraya git, buraya gel yapıyorsunuz. Senatörün retinası ile açılan bir kapı var. Retina taramasını yapmak için senatörün bir fotoğrafına ihtiyacımız var. Fotoğrafı çekmek için gazeteci kılığına giriyoruz, bir takım olaylar sonrası fotoğraf çekiyormuş gibi yapıp retinayı tarıyoruz. Sanki bir RPG oyununda görev yapıyormuşsunuz gibi, diyalog seçimleri falan var. Ancak tabii bu seçimler hiçbir şeye etki etmiyor.
Neyse, senatörün retina taramasıyla gizli bir tesise giriyoruz. Orada kısa bir aksiyon gerçekleşiyor. Oyun size isterseniz gizli gizli, isterseniz de pata küte gitme imkanı veriyor. Aksiyon oyunu için geldik sonuçta, ben çat pat küt vura vura ilerledim.
Oyunu Uzatma Çabaları
Her bölüm dolu dolu aksiyon bekliyorsanız, Black Ops 6 size göre değil. Ben de her bölüm dolu dolu aksiyon bekliyordum, olmadı. Bazı bölümler, bariz bir şekilde oyunu uzatmak için yapılmış. Yıllardır Call of Duty kısa oynanış süresi nedeniyle eleştiriliyordu. Bu oyun 4-5 saatte bitmek yerine 7-8 saatte bitiyor. Ama gereksiz uzatma çabalarını çıkartsak yine karşımızda 4-5 saatlik bir oyun kalıyor.
Örneğin eski bir deney tesisine benzer bir yere operasyona gidiyoruz. Bir şekilde tesiste bir katta sıkışıyoruz. Asansörü kullanabilmek için oyun bana 4 tane anahtar bul dedi. Oyun size bir harita veriyor. Haritada 4 tane koridor var. Her koridorun sonunda anahtar var. Gidiyorsunuz, üzerinize zombiler - evet, zombiler - akın ediyor. Bir tane boss kesiyorsunuz, - evet, boss -. Boss anahtarı düşürüyor, bunu dört kere yapıyorsunuz.
Aslına bakarsanız bu kısım iyiydi ancak bir aksiyon oyununda bu sıkıcı ve gereksiz kalıyor. Örneğin bu dört bölümün birinde, karşınızdaki düşmanlar sadece onlara bakmadığınızda hareket ediyor. Onlara baktığınızda heykel gibi kalıyorlar. Bu bölümde örümcek adam gibi oradan oraya kendinizi atabildiğiniz bir kancanız da var. Aslına bakarsanız gayet iyi.
Ancak oyunu uzatmak için yapılan her şey bu kadar iyi değil. Mesela öldürdüğünüz düşmanlardan para düşüyor. Bu ne lan? GTA NPC’leri mi bunlar? Bölümlerde para toplayıp karargahınızda ekipmanlarınızı falan geliştirebiliyorsunuz. İşte;
- Para topla ve şarjör değiştirme hızını %15 arttır.
- Para topla ve yerdeki zırhları otomatik giyme yeteneği kazan.
Bu tarz şeyler var. Hatta burada topladığınız paralarla, oyunun çok oyunculu modu için silah kaplaması falan satın alabiliyorsunuz. Hani hikaye modunu sanki ayıp olmasın diye yapmışlar.
Hikaye modunda görev tamamlayıp çok oyunculu mod için kaplama falan açılmasına karşı değilim. Ancak bari hikaye modunda para toplatıp silah kaplaması satmayın. Oyunda para toplamak için yapabileceğiniz ek bulmacamsı şeyler var. Hiçbir mantığı olmayan kasa açma sekansları. Çatışmanın ortasındasınız, oyun sizden her şeyi bırakıp bir tane radyoyu açmanızı bekliyor. Radyoyu açıyorsunuz, radyo size niyeyse kasanın şifresini söylüyor. Siz de gidip kasayı açıyorsunuz ve parayı açıyorsunuz. Bu tarz şeyler oyunun tüm atmosferini bozuyor.
Hani orada niye kasa var, niye radyoyu açınca kasanın şifresini radyo bize söylüyor? Bu radyo 7/24 şifreyi mi söylüyor? Bu tarz şeyler, oyunun o askeri gerçekçi atmosferini baltalıyor.
Atmosferi baltalayan bir diğer şey ise konuşmayan ana karakter. Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama ben konuşmayan ana karakterlerden nefret ediyorum. Hadi RPG oyunlarında bu anlaşılabilir de, bu tarz FPS bir aksiyon oyununda konuşmayan ana karakter beni oyundan koparıyor. Hadi Crysis 2’de bir nebze dayanabiliyordum, yönettiğimiz karakter olan Alcatraz konuşamıyordu. Direkt sesi çıkmıyordu, ses telleri hasarlıydı. Burada diğer karakterler biz konuşuyor muşuz gibi davranıyor.
Bulunduğum asansör yere çakılıyor. Üstten bana sesleniyorlar, “Case iyi misin? Case ses ver.” Konuşamıyorum, ne sesi vereyim ben sana? Çok kıl oluyorum bu duruma. Neymiş, “oyunu oynayan kişi, kendini oyuncunun yerine koysun”. Ya ben hayatımda zaten kendimi kendi yerime koyuyorum, sal da oyunda kendimi başka bir karakterin yerine koyayım. Oyun boyunca karakterim var mı, yok mu belli değil. Orada bir şeyler dönüyor hikayede, yok CIA’in içinde hain varmış. Acaba o mu, acaba bu mu? Biz, yönettiğimiz karakter olarak biz, hikayede yokuz.
Bir de şey var, ana karakterin konuşmadığı oyunlarda sinematik olmayan konuşma sekansları. Yönettiğimiz karakteri hala yönetebiliyorken diğer karakterlerin konuşması. Bazı oyuncular bunu seviyor ama ben hiç sevmiyorum. Ciddiyetimi koruyamıyorum hani, o karakterler ciddi ciddi konuşurken karşılarında zıplamaya, oradan oraya koşmaya falan çalışıyorum. Onun yerine bana bu sahneyi, bir sinematik olarak verse daha çok hoşuma gider. Bu tarz sahnelerde, oyun tüm o sinematik etkileyiciliğini kaybediyor.
Bunun yapılma nedeni de belli, ara sahne yapsa orayı maliyeti daha fazla olacak. Daha fazla uğraşması falan gerekecek, olabildiğince düşük maliyetle olabildiğince uzun bir oyun yapmaya çalışmışlar. Mesela nedendir bilinmez oyunda bir sürü bulmaca var. Ama görüp görebileceğiniz en aptalca bulmacalar. Gereksiz, hiçbir işe yaramayan, sırf oyunun süresi 2 dakika daha uzasın diye yapılmış şeyler. Mesela size bir sayı dizisi veriliyor. Altta da her sayının harf karşılığı, baka baka kelimeyi yazıyorsunuz. Bu ne şimdi? Görme yeteneğimi mi test ediyorsunuz? Ya da kilit açma, maymuncuk sekansları var. Sadece farenizi çeviriyorsunuz, o kadar. Hani bir küçük mini oyun koyalım falan yok. Sadece fareyi çeviriyorsunuz. Sırf öyle böyle 5-10 saniye uzatalım, diye koyulmuş.
Oyunu uzatmak için yapılan şeyler olmasa, çok daha iyi olabilirmiş. Çünkü oyunun temeli, mekanikleri gayet güzel hazırlanmış zaten. Hatta “Keşke Crysis 4 bu kadar kaliteli” olsa bile dedim oyunu oynarken. Ancak tam oyun mükemmele ulaşacakken bir şey çıkıyor karşınıza, kıl oluyorsunuz. Mesela şu can barlı düşmanlar. Ben FPS oyunlarında mermi süngeri düşmanları sevmiyorum. Herkes 1-2 vuruşla ölsün istiyorum. Öteki türlü olunca, bariz şekilde sıkıcılaşmaya başlıyor. Ve bu oyun karşınıza sürekli mermi süngeri düşmanlar yolluyor. Üzerlerine şarjörlerce mermi boşaltmanız falan gerekiyor. E bu da sıkıcı. Aynı şekilde kalkanlı düşmanlar. R6’teki Blitz gibi üzerlerinize geliyorlar. Sniper falan alıp, azıcık gözüken kafalarına 2-3 vuruş yapmanız lazım. Tek de yemiyorlar. Madem kalkanlı düşman yaptın, bırak açık kalan yerlerinden tek yesinler. Üzerinize akın akın düşman yağarken karşınıza kalkanlı ya da zırhlı biri çıkınca hevesiniz kaçmıyor, değil. Önerim, bunlarla karşılaşınca ekipmanlarınızı kullanmanız olur.
Ekipmanlar
Gayet çeşitli ekipmanlarınız var. Kamikaze uzaktan kumandalı araba, fırlatılabilir patlayıcı bıçak gibi ekipmanlarınız var ve bunları kullanmak gayet eğlenceli. 3‘e bastığınızda karşınıza geniş bir ekipman menüsü çıkıyor ve buradan hızlıca istediğiniz ekipmanı seçebiliyorsunuz. Silahlarınız da ekipmanlarınız gibi çeşitli. Aynı silahın normal hali, susturuculu hali, dürbünlü hali, lazerli hali gibi çeşitli halleri var. Zaten geniş bir silah çeşitliliği varken, üzerine bir de bu çeşitlilik eklenince silah kullanmak gayet keyifli hale geliyor. Az önce dediğim gibi, bu oyunda hareket etmek ve ateş etmek mükemmel halde. Vuruş hissiyatı da zırhlı düşmanlar dışında gerçekten iyi. Kalabalık aksiyon sahnelerinde Doom müziklerine benzeyen bir müzik de çalıyor. Tam moda giriyorsunuz.
Size fırlatılan el bombasını tam patlamadan önce alıp, rakibinize fırlatabiliyorsunuz. Ya da yanınızdaki düşmanı kalkan olarak kullanabiliyorsunuz. Bu tarz şeyler gerçekten çok keyifli hissettiriyor. Şu yanınızdaki düşmanı kalkan olarak kullanma olayı, keşke tüm oyunlarda olsa. Aşırı keyifli çünkü. Bunu çok oyunculu modda da yapabiliyorsunuz. Sadece hikaye modunda geçerli değil.
Çok oyunculu moddan da biraz bahsetmek istiyorum. Ben genelde tek başıma çok oyunculu mod oynamam. Anca arkadaşlarla toplandığımızda Counter-Strike, Rainbow Six girdiğimizde çok oyunculu oyunları oynarım. Ancak bu sardı. Gerçekten eğlenceli. Ben yüksek tempolu, hızlı oyunları seviyorum. Bu yüzden zamanında Titanfall 2’nin çok oyunculu modunu da çok oynamıştım. Tempo hiç düşmüyor, sürekli bir aksiyon var. Az önce bahsettiğim yeni hareket sistemiyle bu tempo birleşince, çok eğlenceli bir oyun ortaya çıkıyor.
Oyunun iyi olduğu şeylerin üzerlerine konuşacak fazla şeyleri yok. Oyun size aksiyon verdiğinde gayet keyifli. Ben oyunun aksiyon dışı anlarını da çoğunlukla sevdim ancak Call of Duty oyuncusunun beklentisinin bu olmadığı aşikar.
Grafikler
Oyunun grafiklerini de övmek isterdim ancak oyunun sadece küçük bir kısmını düzgün bir görüntüyle oynayabildim. Yaşadığım teknik sorunlardan ötürü oyunu xCloud’tan oynadım, orada da görüntü kalitesi limitliydi maalesef. Ancak oyunun grafikleri gayet iyi. Özellikle sinematiklerde film izler gibi takılıyorsunuz.
Hikaye
Daha önce Black Ops serisiyle alakam olmadığından mıdır bilmiyorum ama hikaye çok karman çorman geldi. İşte şöyle bir gizli örgüt var. Kimse bilmiyor, hop onlar bir gizli silah yapmış. Nerede yapmışlar bu silahı? Hemen bu silahı durdurmalıyız, kim kullanıyor bu silahı? Hadi durduralım, hop oyun bitti. Düzgün bir olay örgüsü yok gibi bir şey.
Karakterler de aynı şekilde, sizi sıkmıyorlar ama öyle bir akılda kalıcılıkları da yok. Herhangi bir adam.
Teknik Sorunlar
Geldik zurnanın zırt dediği yere: Teknik sorunlar. Bir oyunu açarsınız, oynarsınız. Sonra çıkarsınız. Hayatın doğal akışı bu. Sonsuza kadar o oyunda kalmazsınız. Hayatınızda bir süre vakit harcarsınız ve oyuna geri dönersiniz. Kaldığınız yerden devam etmeyi beklersiniz, ancak Black Ops 6’da durum böyle değil. Oyunun kayıt sistemi çalışmıyor. Oyun sizden sürekli internete bağlı olmanızı istiyor. Kayıt dosyalarınız internette tutuluyor. Oyunu oynuyorum, kayıt dosyam oyunun kendi sunucularına yükleniyor. Daha sonra oyunu tekrar açacağım zaman, oyun kendi sunucularından kayıt dosyasını indiremiyor.
Bir oyundan bekleyebileceğiniz en temel şey bu. Kayıt almak. Kayıt almak bile çalışmıyorsa bu oyunda, bin tane stüdyo bir araya gelip ne yaptınız? Özellikle oyunun PC Game Pass sürümünde çok fazla teknik sorun var. Kimisinde oyunu satın almanızı istiyor, kimisinde oyun açılmıyor. Bende de oyun kayıt almıyor. Hal böyle olunca, oyunu ben xCloud üzerinden oynadım. Microsoft’un GeForce Now alternatifi. Ancak resmi olarak Türkiye’de yok. Batı Avrupa sunucularına bağlanarak oynadım, o yüzden gösterdiğim görüntülerin kalitesi düşük. Çünkü ben de oyunu böyle oynadım. Çünkü oyunun kayıt sistemi çalışmıyor.
Aynı şekilde oyunu açmak bile işkence. Oyunu açıyorsunuz, verileri senkronize edeyim, diyor. Ki edemiyor. Neyse, açılıyor. Oyunun ayarlarını yaptırıyor. Hadi yapıyorsunuz, hop “güncelleme geldi, bi kapat aç yap” diyor oyunu. Yapıyorsunuz, yine ayarları yapmanızı istiyor. Yine yapıyorsunuz. Menüden Black Ops 6‘yı, sonra da hikaye modunu seçiyorsunuz. Oyun yine kendini kapatıp açıyor. Ki ilk açışınızsa, daha da fazla kendini kapat aç yapıyor.
Bu tüm Call of Duty oyunlarını tek bir menüde toplamak kimin fikriymiş bilmiyorum ama çok kötü bir sistem. Oyunu açmak bile ayrı bir çaba istiyor.
Sonuç
Şu sorunlar olmasa 10 üzerinden 8’lik oyun ancak maalesef çok büyük sorunları var. Oyunu xCloud’tan piksel piksel anadolu görüntü kalitesiyle oynarken bile keyif aldım, yalan yok. Diğer Call of Duty oyunları Game Pass’e gelince, baştan sona onları da oynamayı düşünüyorum hatta. Ancak bu fiyatı kesinlikle hak etmiyor. Benim önerim Game Pass üzerinden oynamanız olur. Ben de öyle yaptım zaten.
Özetlemek gerekirse, Black Ops 6 teknik sorunları geriye bıraktığımızda gayet iyi bir oyun. Hareket sisteminin ve silah kullanımının daha iyi olduğu bir oyun daha önce oynamadım. Görevler ve oynanış oldukça çeşitli. Aksiyon dozu beklenenin altında. Oyunu uzatmak için yapılan bazı gereksiz şeyler var ancak günün sonunda çok da gözünüze batmıyor.
Hatta şunu söyleyebilirim ki, oynadığım en iyi Call of Duty oyunu.
Bu incelemeyi video formatında izleyebilirsiniz.