Yıl olmuş 2329. Teknoloji ilerlemiş ve insanların zihinlerini başka bedenlere aktarabilmesinin yolu keşfedilmiş. Yeterince parası olan herkes istediği vücuda bürünüp ölümsüzlüğe kavuşabiliyor. Bu dünyada, karısı Rachel’ı kaybeden polis dedektifi James Karra’yı yönetiyoruz.
Nobody Wants to Die özünde basit bulmacalara sahip bir yürüme simülasyonu. Bir dedektif olarak, çeşitli cinayetlerin arkasındaki gerçeği ortaya çıkarmaya çalışırken bir yandan ana karakterimiz James Karra’nın karısı Rachel’ı kaybetmesinin verdiği acıyla baş etmeye çalışıyoruz. James, Rachel’ın ölümünü atlatamamış ve sık sık onun halüsinasyonlarını görüyor.
Hayat sona erer. Anılar bile yok olur. Başka bir şey olmayacak. Denedik, biliyorum. Aptaldık. Bu yanlış olurdu. Kötü insanlar olurduk. Aslında öyleyiz. Çünkü hâlâ hayattayız.
Geçirdiği bir kazadan dolayı ölen James, yeni bir bedene taşınmış. Zihin aktarımının yan etkileri yüzünden geçmişi hatırlamakta zorluklar çekiyor. Rachel’ın nasıl öldüğü, kendisinin nasıl öldüğünü hatırlamakta büyük zorluklar çekiyor. Ve bu zorluklar onu büyük bir depresyona itiyor.
Oynanış
Oyun özünde bir yürüme simülasyonu. Oyundaki bulmacalar sadece oyuncu hikayeyi etkileşime girerek öğrensin diye koyulmuş şeyler. Cinayet mahallerinde, dedektiflik ekipmanlarınızı kullanarak orada ne olup bittiğini çözmeye çalışıyorsunuz.
Teknolojinin gelişmesi, polislere yeni araçlar kazandırmış. X-Ray ve UV kameranın yanı sıra belirli bir alanda zamanı ileriye ya da geriye alabiliyoruz. Bulmaca sisteminin temelinde bu zamanı ileri geri alma mekaniği yatıyor. İlk başlangıçta zamanda çok az hareket edebilirken, cinayet mahallindeki delilleri bularak daha fazla ileri geriye gidebiliyoruz. Tüm olay örgüsünde ileri geri gidebilecek aşamaya geldiğinizde ise olayın nasıl gerçekleştiğini görebiliyorsunuz.
X-Ray ve UV kamerayı kullanmak oyunda çok rahatsız edici. Sağ altta küçük bir ekran açılıyor ve bu ekrandan görüyorsunuz. Ekranınızın ortasında olmayan bir şeyden ötürü karakterinizi hareket etmekte zorluk çekiyorsunuz. Bu da oyunun bazı yerlerinde sinir bozucu olabiliyor.
Ancak Reconstructor - zamanı ileri geriye almakta kullandığınız araç - kullanmak oldukça keyifli. Sadece sonucunu gördüğünüz bir olayı, yavaş yavaş inceleyerek oluş aşamasına şahit oluyorsunuz. Olay yerindeki tüm delilleri topladıktan sonra evinize gidip delilleri birleştiriyorsunuz. Böylece bir olay örgüsü oluşturuyorsunuz. Bu bölüm oldukça sıkıcı. Çünkü zaten delilleri toplarken zamanı ileri geri alıp o bağlantıları keşfediyorsunuz. Üzerine tekrar aynı şeyle uğraşmak sıkıcı oluyor.
Hikaye
Distopik bir dünyada, karısını kaybetmiş, pek çok kez ölmüş bir adama hayat veriyoruz. Bir yandan karakterimiz James’in geçmişini James ile birlikte öğrenirken, yaşadığımız dünyayı mümkün kuran büyük kişiliklerin başına gelen seri cinayetleri araştırıyoruz.
Biz cinayet mahallerinde gezerken iş arkadaşımız Sara bize yardım ediyor. Sara başta sadece karakterimiz sessiz kalmasın, onunla konuşsun diye konulmuş bir karakter gibi gözükürken oyun ilerledikçe o da olaylara dahil oluyor.
Oyunda pek çok diyalog seçeneğimiz var. Bu seçimlerden bazıları oyunun finalini etkiliyor. Oyunun dört farklı sonu var ancak bu sonların biri dışında diğer üçü birbirine çok benziyor. Bu yüzden iki son var olarak da kabul edebiliriz. Pek çok seçim sırasında oyun size bu kararın oyunun gidişatını etkileyeceğini söylüyor. Ancak sadece birkaç seçim gerçten etkiliyor.
Oyunun hikayesi, olay örgüsü güzelce ilerlerken oyunun sonuna doğru yaklaştıkça her şey sapıtıyor. Ne olup bittiğini takip etmek zorlaşıyor. Oyunun ikinci yarısı kesinlike çok aceleye getirilmiş. Kim neyi niye yaptı, bu kimdi gibi sorularla dolu bir şekilde oyunu bitiriyorsunuz.
Atmosfer ve Grafikler
Oyun mükemmel gözüküyor. Distopik dünyanın tasviri mükemmel olmuş. Karanlık, uçsuz bucaksız gökdelenler, uçan klasik arabalar, kendine has bir dünya tarzı var. Size alternatif bir gelecek sunuyor ve bunu çok iyi yapıyor. Baktıkça içinizin karardığı bir dünya. Aldığım bazı ekran görüntülerini buraya bırakıyorum:
Oyunun atmosferi, oyunun bazı sorunlarına rağmen sizi oynattırmaya devam ettiriyor. Arada seslendirmeler atmosferi bozsa da, genel olarak oyunun atmosferi sizi oyunda tutuyor. Yanlış anlaşılmasın, seslendirmeler kötü değil. Ancak bazı yerlerde diyalogların arasına yeni replikler eklenmiş ve bu replikler seslendirilirken bir önceki repliğin ses tonuyla seslendirilmemiş. Şöyle düşünün, karakteriniz sinirle konuşuyor. Birden araya sakince konuştuğu bir cümle giriyor. Sonra yine sinirle konuşmaya devam ediyor. Bu durum oyunun atmosferini biraz bozuyor.
Sonuç
Etkileyici bir dünyada geçen, sonlara doğru sapıtsa da ilgi çekici bir hikaye, sizi oyunda tutan bulmacalar. Oyunun bazı sorunları olsa da, eğer distopyaları, cyberpunk dünyaları seviyorsanız Nobody Wants To Die’ı oynamanızı öneririm. Oyundan çok fazla beklentiniz olmadığı sürece, sizi üzmeyecek bir oyun.